Yükleniyor...

Borç veya krediyle yatırım yapmanın yanıltıcı çekiciliği

Yatırım yaptığınız marketin yükseleceğine inanıyorsanız niye elinizdeki parayla yetinesiniz?

kripto borc

Yatırım yaptığınız marketin yükseleceğine inanıyorsanız niye elinizdeki parayla yetinesiniz? Arkadaşlarınızdan veya akrabalarınızdan borç alabilir, bankalardan kredi çekebilir ve daha büyük paralarla daha çok kazanabilir, aldığınız borçları hızlıca kapatabilirsiniz. Peki, tüm bu süreçler gerçekten böyle mi işlemekte?

İlk yazımdan beri sıklıkla vurguladığım şeylerden birisi gerçekten yatırımcı olup olmadığınızı sorgulamanız gerektiğiydi. Bana göre özellikle kripto piyasalarında birçok kişi yatırım yaptığını düşünerek aslında kumar oynamakta, başkalarının sözlerine göre hareket etmekte ve battıktan sonra başkalarını suçlama eğilimine kapılmaktadır. Bugünkü yazımda insanların neden borç ve kredi ile yatırım yaptığını, bunun neden saçma olduğunu ve hangi konularda dikkat edilmesi gerektiğini tartışacağım.

Borçla girenin risk eşiği daha da yükseliyor

Öncelikle her birimiz farklı kişiliklere sahibiz. Kimisi oldukça garantici bir profil çizerken kimisi daha dengeli bir yatırımcı olmayı tercih etmekte kimisi ise “Ya hep ya hiç” mantalitesiyle ilerleyip risk eşiğini oldukça yükseltmektedir. Kripto piyasalarında yatırım yapan kişilere baktığımızda çoğu kişinin üçüncü gruptan olduğunu söylesek yanılmış olmayız (Her döngüde en az yüzde 90’lık kesimin içeride kaldığını veya zararla çıktığını düşünürsek). Bu kişilerde sıklıkla görülen davranışlardan birisi de borç alarak veya kredi çekerek “yatırım” yapmaya çalışmaktır. Çevrelerindeki kişilere, kripto fenomenlerine veya oldukça kısa bir sürede oluşturdukları kendi bilgi birikimlerine güvenerek marketin yükseleceğine, muazzam kazançlar sağlayacağına ve ne kadar çok bütçe ayırabilirlerse o kadar çok para kazanabileceklerine inanmaktadırlar. Dolayısıyla marketin yükseleceğine inanan bir kişi aldığı kredi veya borcu kısa sürede kapatabileceğine, bunun kumar olmadığına ve bilinçli bir şekilde karar aldığına inanmaktadır. Bu durumun yarattığı bir başka sorun ise kişilerin verdikleri karara daha sıkı bir şekilde bağlanması ve risk eşiklerini daha da yükseltmesidir. Marketin yükseleceğini düşünüp daha fazla risk alarak daha fazla para yatıran bir kişi yaptığı şeyin mantıksız olduğuna inanmak istemeyeceğinden bilişsel yanlılıklara da daha fazla kapılma eğiliminde olacaktır.

Bilinçsizce alınan borçların getireceği zararlar

Oysaki hiçbir zaman hiç kimse marketin hangi yöne gideceğini bilemez. Yaptığımız şey yalnızca belirli senaryolardan hareketle belirli yatırım stratejileri oluşturmak ve dinamik bir şekilde planlarımızda değişiklikler yapmak, risk ve portföyümüzü olabildiğince düzgün bir şekilde korumaya çalışmaktır. Buradan hareketle aldığınız borç veya krediyi hızlı bir şekilde kapatabileceğinizi düşünmek yanılgıdan öteye gidememektedir. 2x yaptığınız bir senaryoda aldığınız ürünlerin yarısını satarak sıfır maliyetle yatırım yapabileceğinize inanıyor olabilirsiniz (ve bu bazen gerçekten de olabilir) fakat bilinçsiz bir şekilde alınan borç veya kredinin de bakiyenizle birlikte zarara uğrayabileceği senaryoları da düşünmeniz gerekmektedir.

Zarar sadece maddiyattan ibaret değil

Borç veya kredi ile “yatırım” yapmanın bir başka sorunu da kişilerin kendilerinin olmayan parayı geri yerine koyabilmek adına duygusal ve aceleci kararlar alabilmesidir. Marketin çok ufak bir yükseliş emaresi gösterdiği durumda kişiler FOMO’ya kapılarak trene atlamakta, alımlar yapmakta ve fiyatın hedefledikleri bölgeye gelmesini beklemektedir. Bu noktada kişiler kar etseler dahi 2x yapana kadar (Borç aldıkları parayı ödeyebilecek seviyeye gelene kadar) işlemlerini sonlandırmamakta, marketin hareketleriyle savrulup durmaktadır. Burada kişinin kazandığı ve henüz para kaybetmediği senaryodan bahsetmekteyiz. Zarar ettiği senaryoda ise bambaşka mekanizmalar devreye girmektedir. Kişi var olan zararlarını telafi edebilmek için daha fazla borç veya kredi alarak işlem almaya devam edebilmekte, vadeli işlemler alarak parasını hızlı bir şekilde (çok daha riskli bir yoldan) kurtarmaya çalışabilmekte ve hem kaybettiği hem de yeni aldığı borcu kapatmak için uğraşmaktadır. Bahsettiğim senaryoları elbet siz ya da bir tanıdığınız yaşamıştır. Haberlerde veya sosyal medyada bu tarz örnekleri sıklıkla görmekteyiz. Yaşanan bu durumlar hem kişiyi hem yakın çevresini maddi boyutun yanı sıra duygusal, psikolojik veya fiziksel açılardan olumsuz etkilemekte, kişinin var olan ilişkilerinin bozulmasına ve hayat kalitesinin düşmesine yol açmaktadır.

Zararı minimalize etmek

Yatırım yapmak, ihtiyaç duymadığınız ve riske edebileceğiniz mevcut birikimlerinizi belirli bir getiri sağlaması amacıyla farklı finansal araçlara (altın, döviz, hisse senedi, gayrimenkul, kripto vs.) yönlendirme sürecidir. Her bir finansal aracın kendine has risk ve getiri potansiyelleri bulunduğu gibi içerisinde bulunan dönemler de (ekonomik kriz, savaş, yüksek enflasyon, düşük faiz dönemleri gibi) var olan riskleri etkilemektedir. Yaptığınız her yatırımın iki mutlak sonucu vardır: Ya daha çok para kazanırsınız ya da daha çok para kaybedersiniz. Dolayısıyla günlük yaşamınızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyacağınız ya da kaybetmeniz durumunda finansal durumunuzu, kişisel iyi oluşunuzu veya psikolojinizi etkilemeyecek miktarlarla yatırım yapmanız oldukça önemlidir. Elbette kaybedilen her para kişileri olumsuz etkilemektedir fakat belli bir eşikten sonrası kişiler için çok daha büyük sıkıntılara yol açabilmektedir.

Aldığınız borç miktarı gündelik yaşamınızı etkiliyor mu?

Tüm bunlardan hareketle hiçbir zaman borç veya kredi ile yatırım yapmamanız gerektiğini iddia etmiyorum. Elbette faizin düşük olduğu ve marketin çok volatil olmadığı dönemlerde görece az riskli yatırım araçlarını kredi çekerek veya borç alarak değerlendirebilirsiniz fakat ilgili dönemleri değerlendirebilme becerisi finansal okuryazarlıkla birlikte gelmektedir. Kendinizi eğittiğiniz, marketi ve makroekonomik kültürü gözlemlediğiniz, bilinçli bir şekilde yatırım yaptığınız sürece kredi çekebilir, borç alabilirsiniz. Bana göre bu aşamada dahi borç aldığınız miktarın gündelik yaşamınızı, bireysel iyi oluşunuzu veya var olan ilişkilerinizi etkilemeyecek miktarlarda olması çok daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Kâr edebileceğinizi düşündüğünüz kadar zarar edebileceğinizi ve elinizdeki ürünleri borcunuzu ödemek için zararına satabileceğinizi (eğer farklı bir kaynak yaratamıyorsanız) kendinize daima hatırlatmalı ve buna göre karar vermelisiniz.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.